Türkçe Öğrenmek: Bir Labirent Sarayında Kraliçeyi Bulmak Gibi!
- Elif Büşra

- 4 Kas 2024
- 4 dakikada okunur

Ben Türkçe öğrenmeyi, bir labirent sarayında kraliçeyi bulmaya çalışmaya benzetiyorum. Bu labirentin bir saray olması ve bulunan şeyin de bir kraliçe olması tabiki Türkçeye karşı sevgimden kaynaklanıyor, siz bunu bir saman yığınında iğne aramaya da benzetebilirsiniz. (ama lütfen bunu yapmayın!) Fakat temelde bu benzetmeyle Türkçenin karmaşıklığının yanında zenginliğini de vurgulamak istiyorum çünkü Türkçe, adeta farklı dillerin birleştiği bir nehir gibi birçok kaynaktan beslenir. Farsça, Arapça, Fransızca ve daha birçok dilden kelimeleri bünyesinde taşır. Türkçede bir kelimenin kökenini araştırmak başlı başına bir macera! Siz Arapça bir kelime düşündüğünüzde, karşınıza Farsça kökenli bir anlam çıkabilir; ya da İngilizce bir kelime aklınıza gelir, ama aslında Fransızca’dan ödünç alınmış bir terimle karşılaşırsınız.
Size birkaç örnek vereyim. Mesela “cürüm” kelimesinin uzun bir süre “crime” kelimesinden geldiğini düşünmüştüm. Oysa Arapça “crm” kökünden geliyormuş ve İngilizce’ye de Arapça’dan geçmiş! Yine bir başka kelime olan “mizansen” kelimesinin nedense Arapça’dan geldiğini düşünmüştüm çünkü bağlantılı olmasa da “mizan” (terazi) kelimesi Arapça’dan Türkçe’ye geçti. Fakat “mizansen” kelimesi Fransızca “mise en scène” yani “sahneye koyma” deyiminden alıntıymış! Tam bir bulmaca değil mi?
Türkçe’nin zenginliğini, Türkçe öğretirken karşılaştığım bunlar gibi birçok yeni kelimenin bir hikayesi olduğunu fark ettiğimde daha iyi anladım. Dil köklerinin bu karmaşıklığı, Türkçenin Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan ve yol boyunca birçok kültür ve dille etkileşime girdiği ve onlardan öğeler aldığı yolculuğunu yansıtır. Her kelime, diller arasında geçmişin izini sürmenize olanak tanır. Dilbilgisi ve kelime kökeni araştırmaları sırasında kendinizi bir dedektif gibi hissedersiniz. Bu da, Türkçe öğrenmeyi sadece bir dil çalışması olmaktan çıkarır ve sizi geçmişin derinliklerine doğru sürükler. Orada bulduklarınızı yorumlamak tamamen size kalıyor! :)
Ayrıca, tıpkı bir labirentin yolları gibi, Türkçede de bir cümleyi tam olarak anlamadan önce nereye varacağını tahmin etmek zordur. Türkçe cümle yapısı öyle bir düzen içinde kuruludur ki, çoğu zaman sonuna kadar dinlemeden veya okumadan cümlenin nasıl biteceğini kestirmek imkânsızdır. Cümlenin sonunda olumlu bir şey mi duyacaksınız, yoksa olumsuz bir sonuç mu çıkacak, tahmin etmek zordur. İyi bir haber mi gelecek, kötü mü? Ah… Bazen bu çok can sıkıcı olsa da, böyledir işte… Bu yüzden Türkçe bir şey dinlerken her zaman tetikte ve hazır olmak iyidir!
Ama! (Bilirsiniz, her zaman bir ama olmalı!) Türkçe, her ne kadar karmaşık bir labirent gibi görünse de, bu labirentin içindeki her yeni kavşak, her yeni kelime insana eski bir şehrin sokaklarında dolaşıyormuş hissi verir. (Bunu yazarken benim aklıma Midyat şehri geldi, acaba siz hangi şehri hatırladınız!) Bu labirentin sonunda sizi bekleyen şey, sadece bir dil değil, aynı zamanda bambaşka bir düşünce yapısıdır. Ve bu yolculukta her adım, size daha farklı bir bakış açısı katar. Önemli olan, bu serüvene adım atmak ve her yeni kelimede “olamaz, sanırım bu kelimeyi az sonra unutacağım” endişesi yerine kelimenin labirentine girmek ve bu yolculuğun tadını çıkarmak!
Herkese bol Türkçeli günler dilerim! :)
Learning Turkish: Finding the Queen in a Maze Palace
I compare learning Turkish to trying to find a queen in a maze-like palace. The fact that this maze is a palace and what you’re searching for is a queen is, of course, due to my affection for Turkish; you could compare it to looking for a needle in a haystack (but please, don’t!). This analogy is meant to highlight not only the complexity of Turkish but also its richness, as it is like a river fed by various languages. Turkish has absorbed words from Persian, Arabic, French, and many others. Tracing the origin of a word in Turkish is an adventure on its own! You might think of an Arabic word, only to discover it has Persian roots, or come across an English word, only to find it’s actually a term borrowed from French.
Let me give you a few examples. For instance, I once thought that the word cürüm (crime) came from the English word crime. Yet, it actually comes from the Arabic root crm and was borrowed into English from Arabic! Similarly, I thought the word mizansen was from Arabic, just because it sounded connected to mizan (balance), a word borrowed from Arabic into Turkish. But mizansen is actually borrowed from the French mise en scène, meaning “putting on stage”! Quite a puzzle, isn’t it!?
I came to understand the richness of Turkish even better when I realized that many new words I encounter while teaching Turkish have stories of their own. The complexity of these linguistic roots reflects Turkish’s journey from Central Asia to Anatolia, where it interacted with numerous cultures and languages, absorbing elements along the way. Each word allows you to trace the past across languages. Exploring grammar and etymology can make you feel like a detective, transforming learning Turkish into more than just studying a language — it pulls you into the depths of history, and interpreting what you find there is entirely up to you! :)
Also, much like the paths of a maze, in Turkish, it’s hard to predict where a sentence will lead until you fully understand it. The structure is so intricate that it’s often impossible to guess the ending without listening or reading until the very last word. Will you hear something positive or negative in the end? Good news or bad? Ah… it can be a bit frustrating at times, but that’s just how Turkish is! So, it’s always wise to stay alert and ready when listening in Turkish!
But, (yes, there always has to be a “but”!) although Turkish may seem like a complex maze, every new turn and word within this labyrinth gives you the feeling of wandering through the streets of an ancient city. (As I write this, Midyat comes to my mind — what city comes to yours?) At the end of this maze, what awaits you is not just a language but an entirely different way of thinking. And each step on this journey gives you a new perspective. The important thing is to embrace the adventure, dive into the labyrinth of each word, and instead of worrying, ‘Oh no, I’ll probably forget this word soon!’ just enjoy the journey.
Wishing everyone a day full of Turkish! :)




Yorumlar